Geçen seneden bu yana hakkında en çok konuşulan oyunlardan biri oldu. Capcom’un üstünde geniş bir kadro ile çalıştığı oyunla ilgili materyaller ortaya çıktıkça, beklentiler de arttı. Hatta yapım çıkmadan önce hakkında birçok eleştirmen ve kullanıcıdan, Devil May Cry, Resident Evil gibi klasik bir serinin başlangıcı olacağına dair yorumlar da geldi. Sonunda uzun zamandır geliştirilen yapım, piyasaya sürüldü. Gerçekten Capcom istenileni başardı mı?
İntikam hikayesi
Oyunla ilgili ayrıntılara geçmeden önce kısaca ilk olarak konusundan bahsedeyim, böylece bilmeyen okuyucularımız da öğrenmiş olurlar. Casadeis isimli balıkçı köyü, bir ejderha tarafından baskına uğrar. Baskında ejderha, kontrol ettiğimiz karaktere seçilmiş kişi olduğunu söyler, kalbini çıkarır ve onu öldürür. Ancak sonrasında bilinmeyen güçler tarafından karakterimiz, aydınlanmış kişi olarak tekrar hayata döner. Bundan sonra ise amacımız ejderhayı bulup, öldürmek ve intikamımızı almak. Ancak hikaye sadece bununla sınırlı kalmıyor, biraz daha dallanıp, budaklanıyor. Açıkçası çok etkileyici bir senaryosu olduğunu da söyleyemem. Oynadığınızda kendiniz öğrenirsiniz.
Burada ilginç bir özellik daha var. Taşla yeniden etkileşime geçtiğimiz anda kendimizi farklı bir boyutta buluyoruz. Buradaki menüde diğer oyunculardan başka NPC’leri alabiliyoruz. Tabii ki ana karakteri alamıyoruz. Ekibimizdeki üyeler düşmanlar hakkında bilgi sağlıyor. Boss’lar ve zindanlardaki stratejiler için Dark Souls’un mesaj sisteminin evrimleşmiş halini kullanıyorlar. Piyon sistemi sosyal ağ özellikleri de sunuyor. Ekipteki üyelere gidin, gelin, yardım edin gibi basit komutlar verebiliyoruz. Yapay zeka olarak piyonlar bazen saçma davranışlarda bulunabiliyor.
DD’de aksiyon genel olarak hızlı bir şekilde başlıyor ve gelişiyor. Ben oyunun PS3 sürümünü oynadım ve genel olarak kontroller de buna göre iyi atanmıştı. Mesela R1 ve L1 özel vuruşlar yapmamı sağladı. Bir yandan hançerlerle hızlıca ve güçlü hareketler yapabilirken, diğer yandan ise düşmanlara ağır hasar veren ok da atabildim. Özellikle fazla sayıda düşman karşınıza çıkarsa, dövüşler bir süre sonra karambol hale gelebiliyor. Tabii hızlıca strateji kurmak bize avantaj sağlıyor. Mesela etrafta dolanırken karşınıza suçlulardan oluşan bir grup gelebilir. Bu grubun içindeki büyücüyü klasik olarak ilk olarak saldırmanız gereken kişi oluyor. Çünkü arkadaşlarına büyü ile sağlık dağıtıyor ve işimizi zorlaştırıyor.
Aksiyon halinde işimize yarayan bir hareket var, yani kapma. Kapmayla yerden herhangi bir şey alıp, fırlatabiliriz. Normal düşmanları kendimiz tutarak ekibimizdekilere öldürtebiliriz veya tam tersi de olabilir. Bu ölüm durumlarında sahne yavaşlayarak gösteriliyor. Diğer yönden ise kapma detayı asıl Boss dövüşlerinde işe yarıyor. Boss’un üstüne tırmanmak için kullanıyoruz. Bu açıkçası Boss dövüşlerini daha heyecanlı ve güzel hale getiriyor. Misal olarak Griffon’un kanadından sırtına tırmanıp, sırtına kılıcı geçirebiliyoruz. Boss’ların kendilerine göre belirli kademeleri var. Bunlar enerji barının üstünde nokta nokta şeklinde gösteriliyor. Enerji barı sıfırlandığında bir nokta da yok oluyor. Yine örnek verecek olursam, Chimera üç kademeden oluşuyor. Yılan, keçi ve aslan kısmı bunlar. Yılanı öldürünce bir nokta, keçi kafasını öldürünce ikinci nokta ve son olarak aslanı öldürünce Boss’u öldürmüş oluyoruz. Burada her Boss’un kendine özgü çeşit çeşit saldırıları olduğunu da belirteyim.
Oyunda seviye atlayıp, karakterimizi geliştiriyoruz. Ancak yeni yetenekler belirli bir yetenek ağacına puan yatırmakla bitmiyor. Bu iş için belirli NPC’ler var. Bu NPC’ler belirli bir karşılıkla bize yeteneği kazandırıyor. Bunun için bir menü karşımıza geliyor ve bu menüden yeteneği seçiyoruz. Bundan sonra ise aktif olarak kullanabiliyoruz. Yetenekleri kullanırken harcadığımız bir enerjimiz de var. Mesela savaşçı Stamina kullanıyor. Her harekette bu bar azalıyor ve sonra kendi doluyor. Aynı şekilde koşarken de bu bar azalıyor.
DD’de gece ve gündüz ayrımı da var. Bazı zamanlar gece karanlığından yararlanmak oyunda daha avantaj sağlayabiliyor. Bazen de bir yere gündüz gitmemiz gerekli olabilir. Bu yüzden dinlenmek lazım. Hem böylece karakterler enerji kazanırken, diğer yandan zaman çabuk geçiyor. Etrafta sandık, fıçı gibi cisimleri parçalayarak farklı eşyalar bulabiliyoruz. Ayrıca yerleşim alanlarındaki belirli yerlerden alış veriş yapabiliyoruz. Böylece kendimiz veya piyonlarımız daha iyi ekipmanlara sahip olabiliyorlar. Tabii ki NPC’lerle diyaloga girebiliyoruz.
Dragon’s Dogma’nın açık dünyasında grafikler hoş tutulmuş. Ama bazı yerlerde FPS düşmeleri yaşadım ve bazı kısımlarda kaplamalar ucuz duruyordu. Grafiksel hatalar da var. Yine örneklendirme yaparsam, oyun içi grafiklerle hazırlanmış olan bir sahnede, karakterimin elleri yanda duran hançerlerin içinden geçti. Aynı şekilde arkasında duran yay ve ok sırtına biraz mesafeli şekilde havada duruyordu. Bunlara rağmen görsel efektler başarılı. Diğer yandan ise seslendirmeler ve müzikler genel olarak iyi. Capcom özelikle müzikler konusunda iyi iş çıkarmış.
Açıkçası Dragon’s Dogma bir klasik değil. Hatta bazı hataları da var. Ama bunlara rağmen piyasadaki birçok orta şekerli yapımdan daha uzun soluklu ve sürükleyici bir oynanış sunuyor. Diğer yandan oyunun multiplayer kısmını da unutmamak gerekli. İçinden Resident Evil 6’nın demo kodunun da çıktığını belirteyim. Eğer PC’niz yoksa, konsolda Skyrim ve Dark Souls haricinde farklı bir seçenek daha arıyorsanız, Dragon’s Dogma iyi bir tercih olacaktır.
0 yorum: